Bedeni Hasar Tazminatı



Bedeni Hasar Tazminatlarına İlişkin Çözüm Önerisi



Bedeni hasar tazminatları, geçmişten beri aktüerlerin yaptığı destekten yoksun kalma / sürekli iş göremezlik hesaplarına istinaden sigortalılardan ibraname alınarak zaten ödeniyor olmasına rağmen, özellikle 2000 li yılların ortalarından itibaren meydana gelen yaralamalı ve ölümlü kazalarını gerek basından gerekse ceza hukuku bakımından her trafik kazası adli makamlarda / sağlık kuruluşlarında adli olay olarak tasnif edildiği için emniyet / jandarma / hastane / yargı kanalındaki bağlantıları sayesinde takip eden bir kısım takipçi ve avukat mağdurlara ulaşmakta ilk başta herhangi bir ücret talep etmeden masrafları da karşılayarak sadece vekalet alarak bu vekalete istinaden tüm evrakları adli / idari mercilerden toplayıp özellikle maluliyetlerde mağdurun deyim yerinde ise elinden tutup hastanelere götürüp rapor almalarını sağlayarak mağdur için zor kabul edilebilecek bürokratik işlemleri hallederek belli bir komisyon karşılığında sigorta şirketlerine başvuru yolunu izlemişlerdir.

Aslında sigorta şirketlerine başvurmak sanıldığı kadar zor değildir bu hususta aşağıda yer alan yazımızdan yararlanılabilir.

http://www.fatihuc.av.tr/2013/11/sigortatazminatbasvuru.html

Kurulan takip büroları tüm Türkiye çapında temsilcilikler kurmuş , acenteler ile temasa geçmiş, yerel medya kanalları ile reklam yapmış ve ulaştıkları mağdur sayısını özellikle maluliyetlerde hızla arttırmışlardır.Bir süre sonra elde edilen çoğu zaman vergilendirilmeyen yüksek gelirin cazibesi ile takip bürolarında çalışanlar ayrılarak kendi takip bürolarını kurmuş sonuç olarak takip büroları her ilde organize olmuş ve bölünerek çoğalmıştır.

Bu tür hasar tazminatlarının hesabında tazminatın hesaplanmasına etki eden bir çok etken vardır.Maalesef bu etkenlerin bir kısmı yoruma açık olduğu için ödenen her tazminat dosyasında yargı yolu her zaman doğası gereği açık kalmaktadır.Yargı yolu açık kaldığında ise mahkeme tarafından atanan bilirkişiler, bambaşka bir hesap çıkartabilmekte, dolayısıyla ek tazminat ödemesi yapılması söz konusu olmaktadır.Zaten hesaplama yöntemi itibarıyla sigorta şirketi ödeme yapsa bile dava ile uzayan hasar talebinin tekrar baştan hesaplanması işlemiş dönem / asgari ücretlerdeki artış vs. nedenlerle artacaktır. Aşağıda görülen Hukuk Genel Kurulu kararında da vurgulanan ve bir kısım üyelerinin azınlıkta kalması ile genel kabul görmeyen görüş ortaya çıkan ve ileride çıkacak sıkıntının göstergesidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/4-824 2012/134

"Bu kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir."

Bu yolda düzenlenen ibranameler ve sözleşmeler, hukuki sorumluluk ve tazminat miktarı bakımından istenilen sonuçları doğurma özellik ve niteliğinden yoksunsa da, hemen ödenen paraların akıbeti önem kazanmaktadır.

Özellikle destek tazminatı saptamalarında ödemelerin konumunun ne olacağı; bir başka anlatımla da genellikle birkaç yıl süren yargılama sürecinin sonlarına doğru yapılan destek tazminatı miktarlarının belirlenmesinden sonra, yıllar önce gerçekleşen ödemelerin aynen mi düşüleceği; yoksa uyarlama yoluna mı gidileceği sorularının cevaplandırılması gerekmektedir.

Yerel mahkemenin kararı, olay sonrası ne miktar para ödendi ise çok sonraları yapılan hesaplamada çıkan miktardan güncelleme yapılmaksızın düşülebileceği yönündedir. Bu gerekçe "zarar haksız eylemden kaynaklandığından tazminat haksız eylemin vuku bulduğu tarihte muaccel hale gelmektedir. O halde, davalı tarafından ödenen miktarın zarardan mahsubunun olay tarihine göre yapılması yani faizin düşülmemesi gerekir." şeklindeki düşüncenin yansımasıdır.

Bu yöntem, adalet ve hakkaniyet duygularını incittiği gibi borcunu hemen ödemeye çalışanların üzerinde de olumsuz etki yapmaktadır.

Bunu bir örnekle anlatmak gerekirse; 1995 yılında meydana gelen trafik kazasından dolayı, fail mağdurlara beş milyar lira destek tazminatı ödemiş; daha sonra, mağdurlar bir dava ile destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat istemişlerse, yargılama sırasında, 1999 yılı içinde yapılan tazminat hesaplamasında tazminat miktarı yirmi milyar lirayı bulur ki, ileri tarihlerde yapılan hesaplama mutlaka yüksek miktarlara ulaşmaktadır. Oysa 1995 yılı içinde hesaplama yapılabilseydi, mağdurların hak edebilecekleri para belki de beş milyar veya biraz fazlası olacaktı. Şimdi, tazminat sorumlusu ya da sorumlularının, 1995 yılında beş milyar lira ödemekle tazminat yükümlülüğünden kurtulup kurtulmadıkları ve yerel mahkemenin düşüncesi gibi ( 20-5=15 ) hesabıyla onbeş milyar lira borçlu mu olduklarına bakmak gerekir.

Elbette zarar, haksız eylem tarihinde gerçekleşmiştir. Kural olarak da o tarihe göre tazminat hesap edilir ve buna faiz de yürütülür.

Ne var ki, yapılan ödeme varsa bu ödemenin hangi tarihe göre mahsup edileceğinin; mahsubun, ödeme tarihine mi, yoksa yıllar sonra faraziyeye dayanan bir hesaplama ile karar tarihine göre mi yapılacağının tespiti büyük önem taşımaktadır.

Yıllar önce yapılan ödemenin, daha sonraki bir tarihte yine aynı miktarda düşülecek olması, toplumda uzlaşmaları yok eder; dava aç-al paranı savunmasına pirim vermiş olur. Hukuk, borcunu kısmen ya da tümüyle ödeyenleri, iyi niyetlileri, pişman etme aracı olamaz. Kaldı ki, yukarıdaki örnekteki gibi, tazminat yükümlüsünce ödenmesi gereken paralar ödenmeyip dava sonuçları beklenseydi; ödenen miktarlar en azından kendisi kadar faiz getirir, tazminat sorumlusu da karlı çıkardı.

Hukuk Genel Kurulundaki tartışmalarda bu gerekçeler ile olayda, sigorta şirketinin yaptığı ödemelerin, daha sonra alınan bilirkişi raporunda dikkate alınarak güncelleme yapılması gerektiği görüşü çoğunluk tarafından kabul edilmiş; güncellemenin nasıl ve hangi yöntemle yapılması gerektiği konusu tartışılmış, ancak azınlıkta kalan bazı üyeler tarafından, bu husus yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu yapılmadığından, Hukuk Genel Kurulu önüne uyuşmazlık konusu olarak gelmediği, dolayısı ile Hukuk Genel Kurulunda güncellemenin nasıl formüle edilmesi gerektiği hususunun tartışılamayacağı görüşü ileri sürülmüş; bu husus Hukuk Genel Kurul'ca usulü bir ön sorun olarak tartışılmıştır.

Hukuk Genel Kurulunun bir görevinin de mahkemelere yol göstermek ve uygulama birliği sağlamak olduğu, azınlık görüşünün kabul edilmesi durumunda uyuşmazlığın tam olarak çözümlenmemiş olup müphem kalan hususların, belirsizliklere sebebiyet vereceği gerekçeleri ile, güncellemenin şekli ve formülünün de Hukuk Genel Kurulunda tartışılarak, karara bağlanması gerektiği çoğunluk tarafından kabul edilmiştir.

Usule ilişkin bu ön sorun aşıldıktan sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

İşin esasına gelince:

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, iki türlü güncelleme yöntemi ileri sürülmüş ve bu iki görüş tartışılarak karara bağlanmıştır.

Birinci güncelleme yöntemi; Özel Daire bozma kararında da belirtildiği gibi, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelere bilirkişi rapor tarihine kadar yasal faiz işletilmek suretiyle bulunacak tazminat miktarından sigorta şirketi tarafından yapılan bu ödeme ile birlikte işletilen yasal faiz tutarının da düşülmesi suretiyle bulunacak miktar üzerinden destekten yoksun kalma tazminatı verilmesi şeklinde formüle edilmiştir.

Tartışılan ikinci güncelleme yöntemi ise; sigorta şirketinin yapmış olduğu ödeme tarihi itibari ile ayrıca zararın miktarının da hesaplanması, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin toplam zarar miktarına yüzde olarak oranının bulunması -eğer ödeme zararın tamamını karşılıyor ise davanın reddedilmesi-, ödeme zararın tamamını karşılamıyor ise, mahkeme kararına en yakın tarihte alınan bilirkişi rapor tarihi itibari ile de toplam zarar miktarı hesaplanmak suretiyle, bulunacak toplam tazminat miktarından, sigortanın ödediği miktarın oran olarak ( yüzde olarak ) düşüldükten sonra bakiye kalan miktar üzerinden destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi gerektiği şeklinde formüle edilmiştir.

Bahsedilen bu iki güncelleme formülü üzerinde yapılan tartışmalar sonucunda birinci güncelleme yönteminin uygulanması gerektiği, çoğunluk tarafından kabul edilmiştir. ‘’

Kısacası ülkemizdeki bu çarpık işleyiş sigorta şirketleri az öder mahkemede davanı açarsan daha fazla alırsın şeklinde kırılması güç bir önyargıya ulaştığı için bir kısım avukat doğrudan dava yoluna gitmeyi tercih etmektedir.Bu tercih yolu da müthiş bir maliyet artışı ve rezerv yükü oluşturmaktadır.

Son yıllarda sigorta şirketi / mahkeme arasındaki farka odaklanan bir kısım takip büroları kendi inisiyatifleriyle ya da bu işi kendine iş edinmiş bazı avukatlık bürolarının teşviki ile yargı yoluna başvurup ek tazminat talebinde bulunmaktadırlar. Dolayısıyla bir kısırdöngü içerisinde ödenen hasar maliyetleri artmakta, dosyanın tamamen kapatılma sürecinin ceza kanununda öngörülen uzun zamanaşımı süreleri nedeni ile de gittikçe uzun dönemlere yayılması sonucu doğmaktadır.

Bekleyen bir tehlike ise giderek artan takipçilerin herhangi bir yasal statüsü olmadığı için eğitim,tecrübe yönünden yetersiz ve denetimden uzak olmaları sonucu özellikle maluliyetlerde suistimal risikini arttıracak olmalarıdır.

Ayrıca Aktüeryal Zincir Merdiven Metodu ile yapılan rezerv hesaplamaları, yukarıda izah edilen çarpık işleyiş nedeniyle, maliyetler zaman içinde artacak ödenen dosya tekrar açılacak kurgusu ile negatif etkilenmektedir. Yukarıda genel olarak izah edilen sorunların yanında yargının geçmişe yönelik trafik sigortasının kapsamını genişletir ( Sürücü / işleten yakınlarının yararlanması talepleri, maddi hasarlı trafik kazalarında kar kaybı değer kaybı talepleri ) kararlar alması ve bunların istatistiki olarak ölçülmesi güç olması risk priminin doğru hesaplanmasını bile zorlaştırmaktadır.

Bu sorunun kanımca tek bir çözümü vardır , zorunlu tahkim ya da hukuk sistemimizde öngörülen arabuluculuk kurumu ile dava öncesinde sigorta şirketlerine başvurunun esas kabul edilmesi , doğrudan sigortalılara açılmış davalarda mahkeme tarafından arabulucu atanarak sonucunun bekletici mesele yapılması ve tahkim ön bürosu ya da arabulucuların gerekli tüm belgeleri toplayıp aktüerlerin yaptığı hesaplama kriterlerinin tek referans olarak kabul edilmesi ile sigorta şirketi, mağdura nihai bir uzlaşma önerisinde bulunması ile tüm taraflar açısından makul bir çözüm yoluna ulaşmak mümkündür.

0 yorum to “ Bedeni Hasar Tazminatı ”

Yorum Gönder

Sadece uygun görülen yorumlar, iletişim bilgileri var ise yanıtlanacaktır.