Hastaneye götürülür iken basit bir trafik kazası sonucu vefat eden bir kişi Trafik Sigortasından Tazminat talep edebilir mi ?



Haksız eylemin unsurlarından birisi ve en önemlisi de illiyed ( nedensenlik) bağıdır. Zararla eylem arasında nedensellik bağının mevcut olması demek; zararın, eylemin bir sonucu olarak ortaya çıkması, yani eylem olmadan zararın meydana gelmiyeceğinin muhakkak olarak görülmesi demektir. Diğer bir deyimle, verilen zararın tazmin borcu doğurabilmesi için zararın, kendisine tazmin mükellefiyeti bağlanan olayın bir sonucu olarak görünmesi, bu ikisi arasında uygun bir neden - sonuç bağı bulunması gerekir. Eylemle zarar arasında böyle bir bağın var olup olmadığı herşeyden önce mantık kurallarına göre belirlenir. Bununla beraber mantıki illiyet bağı kesin ve belirli olduğu hallerde dahi, eylemi işleyeni eyleminin bütün sonuçlarından sorumlu tutmak adalet duygusuna aykırı olabilir. Bu konuda çeşitli nazariyeler ileri sürülmüştür.

Bu nazariyeler biri de ( uygun illiyet nazariyesi) dir. Uygun illiyet nazariyesi hem bilimsel görüşlerde baskın görüş olarak benimsenmiş ve hem de gerek İsviçre ve gerekse Türk uygulamasında kabul edilmiş bulunmaktadır.

Uygun illiyet nazariyesi uyarınca eylem, niteliği itibariyle olayların doğal ve alışılmış ( mutad) akımına ve hayat denemelerine ( tecrübelerine) ve objektif olasılığı ( ihtimale) göre, meydana gelmiş olan zarar türünden bir zararı doğurmaya elverişli ( salih) ise, o eylemle zarar arasında uygun illiyet rabıtası var demektir. Diğer bir deyimle zarar arasında uygun illiyet rabıtası var demektir. Diğer bir deyimle sonuç, niteliği itibariyle eyleme ve olaya uygun olmalı, onun uygun bir sonucu olarak görünmelidir. Eğer sonuç, olayların doğal akımına ve hayat denemelerine göre beklenilmeyecek bir nitelikte ise, mantıki anlamda bir illiyet bulunmasına rağmen eylemi işleyen bu türden anormal, atipik, illete uygun olmayan sonuçtan dolayı sorumlu tutulamaz. ( Tuhr - Borçlar Hukukunun Ummumi Kısmı - Cevad Edege çevrisi - Sayfa - 86 vd). ( K. Tunçomağı - Türk Borçlar Hukuku - Cilt I - Genel Hükümler - 1976 Sayfa 450 vd). ( Tandoğan Türk Mes'uliyet Hukuku - 1961 - Sayfa 75 vd). ( Selim Kaneti - İsviçre Federal Mahkemesinin Borçlar Hukuku Kararları - Cilt I - 1968 - Sayfa 113 vd.ndaki F. M. Kararları). O halde, zararın gerçekte başka şekilde meydana geldiği isbat edilirse, illiyet bağının kesilmesi söz konusu olur. Çünkü tazmin borcu, illiyet bağının dışına çıkamaz.

Bu yön üzerinde kısaca durulduktan sonra, somut olayın çözümüne etkisi olması bakımından meydana gelen ölüm hadisesinin kişide zaten mevcut olan rahatsızlıktan dolayı meydana geldiği hadiseye konu trafik kazasının çarptığı araçta maddi hasara yol açmayacak nitelikte hafif olduğu ölümün kazanın hemen sonrasında meydana gelmediği kişinin önceden var olan rahatsızlığının nüksetmesi ile ölüm olayının meydana geldiği açıktır. Uygun illiyet nazariyesi uyarınca somut olayda ki eylem, niteliği itibariyle öndeki araçta maddi hasara yol açmayacak nitelikte basit bir kazadır bu çeşit bir kazadan beklenen olayların doğal ve alışılmış ( mutad) akımına ve hayat denemelerine ( tecrübelerine) ve objektif olasılığı ( ihtimale) göre, meydana gelmiş olan zarar türünden ölüm zararını doğurmaya elverişli ( salih) ise, o eylemle zarar arasında uygun illiyet rabıtası var demektir

 Bir an için kaza ile ölüm arasında illiyet bağı kurulsa dahi kişinin daha önceden var olan rahatsızlığı , doktorların önerilerine rağmen boyunluk kullanılmadan araç içerisinde ( emniyet kemeri takıp takmadığı bilinmemektedir ) yolculuğu düşünülür ise salt kazanın değil ağırlıklı olarak diğer faktörlerin kazaya etkisi düşünülerek birden çok sebeplerin birleşmesiyle zarar doğmuş ise, buna ortak illiyet denir işletenin sorumluluğu asgari kusur tesisi ile belirlenmelidir.

Borçlar Yasası gereğince, tazminatın biçimini ve tutarını belirlerken, kusur yanında durumun özelliklerini de göz önünde tutmak zorundadır. Bu özel durumlara; zarar görenin bölüşük kusuru, zarar tutarının önceden saptanamaması, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, hak ve adalet düşüncesi, olayın oluş biçimi, zarar görenin zararın artmaması için aldığı önlemler, zarar görende var olan bedensel bir rahatsızlığın zarara etkisi gibi olguların girdiği kabul edilmektedir.Vefat eden kişinin önceden var olan rahatsızlığı doktorların tavsiyeleri düşünülür ise geride kalanlara sağlıklı bir birey gibi destek vermesinin beklenmesi hayatın olağan akışına aykırıdır

Zira, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.

Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK'nın 45/11. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.

BK'nın 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.

O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Vefat eden kişinin kazadan once var olan rahatsızlıkları yakınlarına maddi yönden destek olmayı değil tersine yakınlarından sürekli bakım ile destek görmeyi gerektirecek niteliktedir.

0 yorum to “ Hastaneye götürülür iken basit bir trafik kazası sonucu vefat eden bir kişi Trafik Sigortasından Tazminat talep edebilir mi ? ”

Yorum Gönder

Sadece uygun görülen yorumlar, iletişim bilgileri var ise yanıtlanacaktır.